The post Yeni bir sayfa! appeared first on Travelcylopedia.
]]>Merhabalar, bu yazida hayatimda olan son gelismeleri aktarmak istiyorum. Özetle doktorayi bitirip Köln’de bir sirkette Ürün Yöneticisi (Product Manager) olarak calismaya basladim. Doktora bir kisinin ulasabilecegi en yüksek ve son akademik seviye oldugundan benim icin anlami büyüktü. Bunu Albert Einstein, Schrödinger, Karl Marx, Max Planck gibi önemli isimlerin yetistigi Berlin Humboldt Universitesinde bitirmekse ayri bir onurdu.
Peki gecitigmiz 1.5 senede neler yasandi?
Genel olarak yazmak hicbir zaman en güclü özelliklerimden biri olmadi. Ama tez yazimi normal kompozisyondan daha farkli bir yapiya sahip oldugu icin 3 yilda yaptigim deneyleri neden yaptigimi, hangi metotlari kullandigimi calismamin gelecegini vs. anlattigim tezimi yazmayi 3 ay gibi bir süre icerisinde 2021 Mart ayinda bitirdim. Tabii ki sadece olay yazmayi bitirmekle bitmiyor. Kendi danismanimin tezimi okuyup düzeltmeler yapmasi gerekiyor. Bu sürec, gerektigi kadar hizli cevap alamadigimdan benim icin agir isledi. 2-3 ay gibi bir sürede verilen düzeltmeleri hallettim. Mayis sonu artik resmi olarak savunma basvurusu yapmaya basladim. Bunun icin diger yardimci danismanimin onayini almam gerekiyordu. Bu sürec ekstra yavas gecti. 1 ay 1 imza icin bekledim sadece. Bu süre icinde tez savunmam icin 5 kisiden olusan tez komitesini bulmam gerekiyordu. Cok sevdigim bir profesörün (ismi X olsun) yardimi sayesinde bu konuyu hallettim. Resmi olarak haziran sonunda tezimi bastirip okula gönderdim ve resmi süreci baslattik. Hakemlerin tezimi okuyup karar vermeleri icin Agustos sonuna kadar zamanlari vardi. Iclerinden 1 tanesi maalesef bu 2 aylik son teslim tarihine uymadi. Attigimiz (ben, okul, profesör) hatirlatma maillerine ragmen kendisi Aralik sonuna kadar uzatti bu süreci. Bu süre benim icin ekstra stresliydi cünkü vizemin süresi doluyordu. Bunu söyledikten sonra ancak Aralikta dönüs yapti. Bütün bu sürecte kendi danismanimdan neredeyse hic yardim almadim. Pek takmadi bu durumu. Yani profesör X bütün bu sürece daha dahildi. Aralik basinda tezimin kabul edildigini ögrendikten sonra 1 ay icinde tez savunmami ayarlamam gerekiyordu. Hocalarin zamani cok dar oldugundan kisa sürede tez savunmasi toplantisi hazirlamak cok zor bir seydi ama bu konuda da Profesör X bana cok yardimci oldu. 2 hafta icinde tarih belirlendi ve 17 Aralikta komite karsisina ciktim. Sürec COVID den ötürü onlinedi. Yarim saatlik bi sunum yaptiktan sonra 30-40dklik bir soru-cevap kismi oldu. Bu asamada yalnizca kendi alanimdan degil genel olarak her alandan sorular geldi. Ama yogunluk tabii ki kendi arastirma konumla alakaliydi. Tabii bütün savunma halka acikti. Sorularin hemen hemen hepsine cevap verdim. Komitenin 15 dakika karar verme süresi vardi bu süre sonunda tekrar odaya girip, gectigimi notumla beraber söylediler. Cogu okulda not sistemi latinceden alinmadir. Humboldt Universitesi en yüksek not olan Summa cum laude’yi prensip geregi neredeyse kimseye vermiyor. Bana ondan sonraki en yüksek not olan Magna cum laude yi verdiler. Savumayi gectikten sonra 1 ay icinde tezimi bastirip kütüphaneye teslim ettim ve 2022 Ocak ayinda resmi olarak doktorami bitirip Dr. ünvanini kazandim. (yaaayy!!)
Bir taraftan tezi yazarken diger taraftan doktora konumun bir kismini dahil ettigimiz bir makale üzerinde Hollanda Radbound Universitesindeki ortaklarimizla beraber calisiyordum. Grubumuzun CRISPR kullanarak yaptigi fareyi kullanarak genin fonksiyonunu fizyolojik önemini arastiriyorduk. Burada zor kisim ilk etapta yaptigimiz genetigi degistirilmis fareyi elde etmekti. Berlin tarafinin temel görevi buydu. Hollanda tarafiysa bu fareyi kullanarak downstream deneyleri yaptilar. Güzel bir is birligi oldu. Makaleyi yazdik ve 2021 Kasim ayi gibi dergiye gönderdik. Bu sürece asina degilseniz eger kisaca aciklayayim. Dergiler derginin impact factor üne göre yüzlerce makale aliyorlar. Bu makaleler alaninda uzman diger bilim insanlarina gönderilir (peer-review kavrami burdan gelir). Hakemler calismanin kalitesine göre karar verirler . Biz 4.3 impact factor ü olan Scientific Reports a gönderdik. Genelde iyi dergiler direkt kabul etmez düzeltme isterler, kötüyse direkt red ederler. Bizden de düzeltme istediler. Tabii bu cevabin gelmesi 1 ayi buldu. Hemen istenilen ekstra deneyleri yapmaya basladim diger taraftan da kendi deneylerim ve tezimle ugrasiyorum. 1.5 ay gibi bir sürede istenilen deneyleri yaptik, makaleyi de güncelledik ve tekrar gönderdik. Bu kez kabul oldu. Ve yayinlandi. Okumak isterseniz linki buraya birakiyorum 🙂
Benimde icinde bulundugum bircok doktora ögrencisinin yaptigi en büyük hata doktora konunuzu hayatimizin merkezine koymak ve baska bir seye odaklanmamak. Eger sirketlerde lab harici pozisyonlarda calismak istiyorsaniz kimse kac makale yayinladiginizla vs ilgilenmiyor. Cogu zaman calistiginiz konuyla bile ilgilenmiyorlar. Gelistirmeniz gereken yetenekler daha baska. Maalesef bunlari bana söyleyen biri olmadi. Bu konuyla ilgili detayli bir yazi yazacagim. Benim yaptigim hatalari baskalarinin yapmasini istemem zaten sitemin bütün amaci bu. :)) Benim durumumda ki sorun tezimdeki belirsizlikti… Cogu is pozisyonu hemen baslayabilecek eleman aradiklari icin benim tezimdeki belirsizlik aktif olarak is aramama engel oluyordu. Ama bos durmaktansa bu sitede size anlattigim metotlari kullnarak kendi CV mi ve motivasyon mektubumu yazdim. Bu zamana kadar bir cok kez CV hazirlasam da Bu kisim biraz zordu. CV ve motivasyon mektubu benim icin hicbir zaman tek seferlik bir yazayim da ciksin aradan olmadi. Canli bir organizma gibi sürekli evrimlesti. Eylül gibi hocalardan tezimin cevabini beklerken bos durmamak icin bu sürede bunlarla ugrastim. En basta daha cok grafik ve tasarimi güzel olan bir kalip hazirladim ama sonradan bundan vazgectim. Cünkü bazi sirketler ATS (applicant tracking system) denen bir sistem kullaniyor. Bu yazilim cv hizlica CVnizdeki kisimlari tariyor. eger is tanimiyla uygunsa ayiriyor degilse direkt reddediyor. Tasarimi iyi olan CVim bu yazilima uygun degildi. Cünkü bu yazilim resimleri logolar vs okumuyor. O yüzden back to basics diyip klasik bir CV hazirlamaya karar verdim. Doktora süreci boyunca akademide kalmak istemedigimi fark ettigim icin hedefim sirketlerde calismakti. (sirketlere girmek akademiye göre cok cok cok daha zor ama gerek maddi gerek kariyer avantaji olarak daha iyi. zaten bu yüzden zor 🙂 ). Temel olarak 3-4 tane farkli CV ve motivasyon mektubu kalibi hazirladim. Basvurdugum her sirket icin bu dökümanlari o sirkete ve pozisyona göre özellestirip gönderdim. Örnek vermek gerekirse bazi pozisyonlar iletisim yetenegini ön plana cikarirken bazilari daha teknik özellikler istiyorlar bende ona göre hazirladigim kaliplari kullandim.
Doktora boyunca next generation sequencing teknolojilerine ilgim oldugu icin bu konularda kendimi gelistirmeye basladim. Sürec olarak bu Ocak 2021de basliyor. Yani tezimi hocama kontrol etmesi icin gönderdikten sonra, makale icin deneylerin yaparken bos zamanimda bu konularda calistim.
En temelden BASH ve R proglamlama dillerini en temel düzeyde ögrenip bioinformatik alaninda bulk-RNA-seq analizlerini yapacak sekilde gelistirdim kendimi. Bir taraftan da Berlinde bu konuda calisan hocalara mail atip lablarina gönüllü olarak katilmak istedigimi ve bu teknikler konusunda tecrübe kazanmak istedigimi söyleyen mailler attim. Tabii ki olumlu yanit almadim.
Bu sürec boyunca kimse yardimci olmadigi icin bulabildigim her kaynaktan faydalandim. Yer yer günde 12 saatten fazla bilgisayar basinda kaldigim oldu. Neredeyse 6-7 ay bu sekilde gitti. Biyoinformatik konusunda belirli bir seviyeye geldim. Ama isin lab tarafini da ögrenmek istiyordum. Yine maillesmeler basladi. Doktora ögrencisi olup lab deneylerinde tecrübeli oldugum icin bu konuda yer bulmam zor olmadi. Sonucta bedavaya calisan tecrübeli birini kim istemez.
Neyse burada birkac haftada biyoinformatik analizlerini yaptigim konunun deneysel kisminida ögrenmis oldum.
Is basvurulari aylari alabilen bir sürec. Genelde 3 veya daha fazla asamadan olusuyor. Genelde basvuru ilgi cektiyse 1-2 haftada geri dönüyorlar. Ilk basvurularimdan 1.5 ay sonra geri dönüs almaya basladim. Mülakat tipleri de birbirinden farkli belki ilerde bunun icinde yazi hazirlarim ama ilk 2-3 mülakatimda gercekten cok cok heyecanliydim. Mülakat tecrübeesi kesinlikle sahip olmaniz gereken bir sey. Bunun maalesef pratik yapmaktan baska bir caresi yok. Geri dönüs yapan firmalardan biri benim ilgi alanim olan konuda calistiklari icin ilgimi cekti. Ilk mülakat online olarak yapildi. Bu genel olarak kisa süreli olan bir asama. Ikinci adimda benden sirketin calistigi konuyla alakali bir sunum yapmam istendi. Ücüncü asamadaysa Kölnde sirkete davet edildim. Burada 5 farkli departmanin müdürleri önünde benzer ama daha detayli bir sunum yaptim. 1 hafta sonra ise kabul edildigimi söylemek icin aradilar. Farkli pozisyonlarda mülakat tipleri de farkli oluyormus bunuda bu sürecte ögrendim 🙂 Benim yasadiklarimi yasamamaniz icin ilerde bu sürecle ilgili bir yazi hazirlamayi da düsünüyorum.
Sonuc olarak sirkette Product Manager olarak calismaya basladim.
Is basvurumun sonuclanmasinda sonra tatli bir stressle Berlindeki evi bosaltip Kölnde kalacak yer bulmam gerekiyordu. Zaten Berlinde kaldigim yere kiraci bulmak 15 dakikami aldi. Talebi siz hayal edin. Almanyada ev bulmak cok zor bir sürec. Ama Berlinde kaldigim sirketin Kölnde de yerleri varmis. Sansima son kalan yeri benim icin rezerve ettiler ve 2 gün gibi bir sürede tasindim.
The post Yeni bir sayfa! appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post SARS-CoV2- N501Y mutasyonu (ingiltere varyasyonu) appeared first on Travelcylopedia.
]]>Koronavirusler hayatimizda aslinda uzun süredir mevcutlar. Bu familyanin birden fazla türü mevcut öyle ki 2002de SARS, 2012de MERS olarak ortaya cikarken en son 2019da SARS-CoV-2 olarak mansetlerde yer buldu. Bu konuda cok fazla yazi yazildi. Beni heycanlandiran ve bu yaziyi yazmami saglayan gelisme son zamanlarda bu virusun mutasyona ugramasi, aslinda bildiginiz uzere viruslerde mutasyon cok yaygin bir durum fakat bu zamana kadar bu mutasyonlardan biri spesifik olarak ilgimi cekti. Ingilterede yaygin olan ve ilk tanimlanan türden daha hizli yayildigi ve daha etkili oldugu görülen N501Y (501 aminoasit olan Asparagin’in Tyrosine’e donusmesi) mutasyonu (bu mutasyonun farkli altversiyonlari da mevcut basitlestirmek adina yalnizca temel mutasyondan bahsettim). Bu yazinin devaminda neden böyle oldugunu kendi tarafimdan yorumlayacagim ama once temel kavramlari aradan cikartalim.
Spike protein: Spike kelime olarak sivri uc anlamina geliyor. Proteinin sivri ucu gibi dusunebiliriz, bu uc sayesinde virus hucrelerimizde bulunan ACE2 proteinine/receptorune baglaniyor. Bu yüzden bircok ilac ve asi calismasi spike proteine odaklaniyor ve burada temel amac virusun hucrelere olan baglantisini azaltmak.
ACE2 nin temel gorevi kan basincinin azaltilmasini saglamak ve ACE1’e (baska bir protein) zit calisiyor. Bu nedenle özellikle kalp baglantili hastaliklarda ACE2 nin terapötik etkisi olabilecegi dusunuluyor. Asagidaki NCBI’dan aldigim mRNA ekspresyon verisine gore ACE2 yalnizca akcigerde degil ayni zamanda bobreklerde, kalpte, bagirsaklarda yüksek miktarda bulunuyor bu yüzden COVID’in hucrelere giris mekanizmasi solunum yollu olsa da diger organlarda da ciddi hasarlar birakabiliyor.
Asagidaki figurde virusun protein yapisinin basit halini gorebilirsiniz. 2 alt uniteden olusan bu proteinin ilk alt unitesinde reseptor baglanma bolgesi (RBD) bulunuyor. Bu bolge virüsün hucrelerimize baglanmasini saglayan anahtar bolge olsa da bu bolgenin disinda kalan kisimlar farkli post-translasyonel modifikasyonlara ev sahipligi yapabilecegi icin onemlidir ama henuz bu modifikasyonlarin mekanizmasi tam olarak bilinmemektedir. Asagidaki figürün devaminda gordugunuz gibi ilk zamanlardan bu yana mutasyona ugramis birden fazla vaka bildirilmistir.
Yazinin basinda belirttigim heyecanli olan kisim ise Ingiltere kaynakli virüste meydana gelen mutasyonun lokasyonu. Bundan sonrasi üzerine henüz calisma bulunmamakta bu yüzden okuyacaklariniz benim tecrübe ve yorumum…
Mutasyon tam olarak 501. aminoasit olan Asparagine’de meydana gelmis. Asparagine glikolizasyona ugrayabildigi icin biyokimyada kritik bir öneme sahip. Kavram olarak glikolizasyon (Ing: Glycosylation) proteinlere glikan (glycan) zincirlerinin eklenmesine denir. N-baglantili ve O-baglantili olmak üzere 2 temel türü vardir (alt türleri de mevcuttur). Bu olay biyolojik olarak farkli sonuclanabilir. Örnegin ökaryotlarda glikolizasyon proteinin dogru lokalizasyonu ve bunun sonucu olarak dogru sekilde calismasini saglar. Viruslerde ise proteninin glikan modifikasyonlariyla vücudumuzda bagisikliktan sorumlu hücreleriden kactigi dusunulmektedir ve bununla beraber Coronaviruslerde 10’dan fazla glikolizasyon noktasi oldugu ortaya cikarilmistir. Bu konuya olan ilgim güncel olarak kendi doktora tezimin bir kisminda glikolizasyonun calistigim proteinin dogru yerde ifade edilmesine katki sagladigini ortaya cikarmamizdan geliyor. Benim durumumda bu noktada meydana gelen mutasyon insanlarda görülen calistigimiz hastaligin temel sebeplerinden birisi.
Daha da enteresan olan sey ise glikolizasyona imkan veren Asparagine den Thyrosine’e donusmus. Beni tam olarak heycanlandiran yer burasi cünkü biyolojide en önemli olaylardan digeri fosforilasyondur. Fosforilasyon hücre büyümesinden yayilmasina, gen regülasyonundan hücre ici protein trafigine, akliniza gelebilecek cogu hücresel olaylarda etkilidir. Bu mekanizmadaki problemler bircok hastalikla iliskilidir (kanser, AIDS, diabet sadece bazilari).
Bilin bakalim hangi aminoasitler fosforilasyona musait? Tahmin ettiginiz üzere cevap Thyrosine. Henüz bu fosforilasyon dogrulanmadi ama kuvvetle muhtemel virusun agresiflesmesinde bu olaylarin etkisi var. Bu konuda virologlarin calismalarini takip ediyor olacagim.
Yaziyi ucu acik sorularla kapatalim;
Basit olarak varsaydigimiz(!) virus gibi bir organizma nasil olur da yasam döngüsünü devam ettirmek icin bu kadar spesifik bir mutasyona ugrayabilir? Virüsler bu bilince sahip olabilir mi yoksa olay tamamen sayilarin oyunu mu? 1250 aminoasit uzunluga sahip bir proteinin 501. aminoasitinde N>Y mutasyonun gerceklesme ihtimali yaklasik olarak 1/25.000 oldugunu varsayarsak ya insanlik olarak gercekten cok sanssiziz ya da ortada harika bir evrimsel mekanizma var. Öte yandan insanlik olarak bu degisime ayak uyduruyoruz uydurmak zorundayiz…
The post SARS-CoV2- N501Y mutasyonu (ingiltere varyasyonu) appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post Türk Alman Üniversitesi appeared first on Travelcylopedia.
]]>Bu yazının ana konusu yakın zamanda kurulan farklı bir devlet üniversitesi olan Türk-Alman Üniversitesi. İçindekiler bölümünden Türk-Alman Üniversitesinin yurtdışı imkanları ve neden seçilmesi gerektiğini ve hangi bölümlere öğrenci kabul ettiklerine tıklayarak doğrudan o bölüme geçebilirsiniz.
Türk-Alman Üniversitesi, 2010 yılında İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşmaya dayalı olarak kurulmuş, fakat henüz geçtiğimiz sene kampüs inşaatını bitirip resmi olarak kampüsünü Angela Merkel & Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile açmış bir üniversite. Üniversitenin bölüm sayısı ve kontenjanı çok fazla değil, çünkü üniversitenin belli bir amacı var: Almanya’daki ve Türkiye’deki ortak şirketlere nitelikli ve iki kültüre/dile de hakim insan yetiştirmek. Bu nedenle belli başlı bölümler üzerinden kısıtlı kontenjanla eğitim veriliyor.
Üniversitenin egitim dili nedir?
Öğretim dili zorunlu olarak Almanca. (Bazı bölümlerde %30, bazılarında %100 olmak üzere değişiyor.) Tüm öğrenciler Almanca hazırlık eğitiminden geçmek zorunda.
Türk-Alman Üniversitesinde egitim almak icin Almanca bilmeze gerek var mi?
Almanca bilmenize gerek yok, üniversite hazırlıkta size sıfırdan öğretiliyor. Hazirlik sonunda sinavi gecmeniz gerekiyor. Sınav zor ve geçme oranı oldukça düşük, fakat gayet kaliteli bir eğitim veriliyor.
Her sene Almanca hazırlığı tamamlayan ilk 100 öğrenci üst seviye eğitim için yüklü bir hibe ile (gözlemlerime göre) Almanya’ya yollanır, eğitim 1 ay sürer.
Hazırlık tamamlandığında bölümlerde yaz kursları ve workshop’lar için spontane olarak 4-6 hafta arası Almanya’ya öğrenci gönderilebilir. Bunun kesinliği olmamakla birlikte hocaların kararı ile belirlenir.
Erasmus bildiğiniz gibi tabii, fakat staj imkanları yüzde olarak bu üniversitede daha fazla. Bölümlerin kontenjan sayısı az tutulduğu için, Erasmus ile yurt dışında eğitim görmek çok kolay.
Mevlana ve çift diploma programı kapsamında çoğu bölümde her sene en başarılı ilk 10 öğrenci, 1 sene boyunca gerekli burs hibe edilerek Almanya’ya bölümünün partner üniversitesine yollanır. Bu öğrenciler Almanya’daki eğitimlerini 3.sınıfta başarıyla bitirdiklerinde, Almanya’daki üniversitelerinden diploma alırlar, ardından TAÜ’yü de bitirdiklerinde TAÜ’den de alırlar, böylece çift diploma edinmiş olurlar. Üniversitenin sunduğu en prestijli imkan bu olsa gerek.
Erasmus Stajı, halihazırda anlaşmalarınız ve diliniz olduğundan daha kolay. Gerçi stajı Erasmus’a gerek kalmadan Mevlana programındayken de yapma imkanınız var.
Üniversite İstanbul/Beykoz’da bulunuyor, konumu ulaşımın genel olarak az olduğu bir konumda ve üniversitenin çevresinde neredeyse hiçbir sosyal imkan yok. Oldukça sıkıcı, o filmlerdeki/dizilerdeki kampüs havası yok, genel olarak eğlence yok, çoğunluğun tabiri ile “ortam” yok. Üniversitenin konumunun tek artısı tamamı ile yeşilliğin ve doğanın içinde, sessizliğin içinde oluşu diyebiliriz, tabii bu bazı insanlar için bir “artı” sayılmayabilir.
Türk-Alman Üniversitesi Fen Fakültesi bünyesinde 2014 yılında açılmış olan Malzeme Bilimi ve Teknolojileri Bölümü, ülkemizde bu alanda yeni teknolojiler üretecek, bu teknolojileri toplumun kullanımına sunacak, mesleklerinde önde gelen ve uluslararası alanda kabul gören nitelikli elemanlar yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Bölümün eğitim dili Almancadır. Bölüm dersleri ögrencilerin alanlarinda deneyim kazanmalarini saglayacak stajlari icermektedir. Bu bölümden mezun olan ögrenciler metal, uçak, seramik , elektronik, plastik ve otomotiv sanayisi gibi sanayilerde calisimanin yani sira üniversitelerde ögretim gorevlisi de olup arastirmalara katilabilirler.
Ayrica Almanya’daki anlaşmalı üniversitelerde Yüksek Lisans ve Doktora eğitimine kabul edilme anlamında önemli avantajları bulunmaktadır.
Bu programda ağırlıklı olarak biyokimya, moleküler biyoloji ve genetik, hücre biyolojisi ve mikrobiyoloji, biyoenformatik ile biyoteknoloji dersleri verilmektedir ve arastirmalar tibbi biyoteknoloji odaklidir. Bu alanda insanlara faydali olabilecek genetic hastalik tani sistemleri üzerinde calisilmaktadir.
Kendimde Moleküler Biyoloji ve genetik mezunu olduğumdan bu konuda yazdığım 2020’de Moleküler Biyoloji ve genetik okunur mu? yazılarım ilginizi çekebilir.
Eğer bu bölümde yurtdışında eğitim almak istiyorsanız iyi bir yurtdışı stajı nasıl bulunur yazılarım da ilginizi çekebilir.
Enerji Bilimi ve Teknolojileri Bölümü henüz akademik kadro oluşturma aşamasındadır ve lisans programına 2019-2020 Eğitim-Öğretim Yılı’nda öğrenci alımı yapılmayacaktır.
Bu bölümü secen ögrenciler ilk iki yil temel fen bilimleri derslerini aldiktan sonra enerjinin kullanımı, depolanması ve geri dönüşümü gibi önemli teknolojilerin yanı sıra, enerji politikaları, enerjinin optimizasyonu, ölçülmesi ve kontrolü gibi konularda bilgi sahibi olacaklardır.
Programin diger bir amaci ise enerji ihtiyacı, enerji kaynakları, iklim değişimleri gibi ekonomik, ekolojik ve sosyal konular hakkinda pratik cozumler üretmektir.
Eğitim dili Almancadır. Dersler Türk ve Alman öğretim üyeleri tarafından işlenmekle birlikte öğrenciler, is birligi icinde olan Alman üniversitelerinde egitimlerinin bir kismini tamamlama imkânlarına sahip olabilirler.
Türk-Alman Üniversitesinde hukuk eğitimi almak ücretsiz olmakla birlikte derslerin %30u Almanca kalanı Türkçe olarak işlenmektedir. Hukuk egitimi bulunulan ülkede gecerli oldugundan mezunlar Türkiye’de gecerli biri lisans diplomasi alirlar.
Hukuk fakültesinde gerekli koşullarin sağlanmasıyla çift anadal veya yandal yapmak mümkündür.
Türk-Alman Üniversitesinden mezun olmak icin ögrenciler C1 seviyesinde Ingilizce bildiklerini kanitlamasi gerekmektedir. İngilizce geliştirmek için benimde uyguladığım yöntemlere buradan ulaşabilirsin.
İşletme Lisans Programı, öğrencilerine İşletme bilimi alanında temel mesleki bilgi ve becerileri kazandırmayı hedefleyen bir programdır.
Programın öğretim planı muhasebe, finans, pazarlama, yönetim, sayısal yöntemler gibi doğrudan İşletme bilimi ile ilgili alanlara ait derslerin yanı sıra iktisat, hukuk ve yönetim bilişim sistemleri alanlarından zorunlu ya da seçmeli dersler ile zenginleştirilmiş bir öğretim planıdır. Bu bakımından program disiplinler arası bir özelliğine sahiptir.
Öğretim planındaki dersler çoğu uluslararası deneyime sahip Türk öğretim üyeleri, İşletme Bölümü’nde görevli Alman öğretim üyeleri ve bazı dersler için Bölüm öğretim üyeleri ile birlikte ders vermek üzere Almanya’dan gelen Alman öğretim üyeleri tarafından verilmektedir.
Erasmus+ Programı ile öğrenciler yurtdışında anlaşmalı üniversitelerde de ders alabilme ve uluslararası deneyim kazanma şansına sahiptirler. İşletme Bölümü Lisans Programı ile ilgili akademik düzenleme ve faaliyetler, Alman partner üniversitelerimiz Bielefeld Üniversitesi ve Bielefeld Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ile işbirliği içinde yürütülmektedir.
Iktisat lisans programinin temel öğretim dili Almanca olmasına rağmen, öğrencilerin İngilizce’yi de bir bilim dili olarak yeterince iyi öğrenip kullanmalarını sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Bölümün, üniversite içi ve dışından seçkin öğretim üyelerine ve araştırmacılarına, ekonomik konularda verecekleri düzenli seminer ve konferanslarda ev sahipliği yapacak olması, öğrencilerin derslerde öğrendiklerini pekiştirmelerini ve geliştirmelerini sağlayacaktır.
Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nün lisans eğitim-öğretim programı ile ilgili akademik düzenleme ve faaliyetler, Hohenheim Üniversitesi’nden İnovasyon İktisadı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Andreas Pyka ile iş birliği içinde ve onun koordinasyonu altında yürütülmektedir.
Lisans eğitimi 240 AKTS puanını içeren 8 yarıyıldan oluşmaktadır. Sadece uluslararası organizasyon ve yönetimlerde değil, aynı zamanda ulusal bir idarede de, uluslararası siyaset süreçlerini analiz yeteneği ve böylece bunlara etki edebilme gittikçe önem kazanmaktadır.
Bu nedenle, özellikle İngilizce seçimlik modüllerde uluslararası boyut, eğitim içeriğinin merkezinde yer almaktadır. Lisans mezuniyeti, devamında yüksek lisans eğitimi imkânı mevcuttur.
Mezunlar, TAÜ Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Programı veya Türkiye, Avrupa ve Amerika’nın seçkin üniversitelerinin yüksek lisans programlarına başvurabilirler.
Bu bölümde okuyan öğrenciler, hem kültür hem de iletişim bilimleri alanında temel mesleki bilgileri edinme olanağı yakalamaktadır. Bölüm derslerinin üçte biri Almanca olarak okutulmaktadır. Kültür ve İletişim Bilimleri Bölümü, mezunlarına hem Türkiye hem de Almanya’da iletişimle alakalı çeşitli mesleklerde kendi işlerini kurabilecek bir donanım edinme imkanı sağlar.
Bölüm aynı zamanda iki ülkedeki yüksek lisans programlarında alınması düşünülen eğitimler için bir temel teşkil etmektedir. Bir “Türk-Alman” üniversitesi olarak TAÜ’nün hususi karakterine uygun biçimde öğrenciler, öğrenimlerinin bir kısmını burslu yaz okulu olarak Almanya’daki partner üniversitelerden birinde ya da -istenildiği takdirde- Erasmus değişim programı çerçevesinde Almanya’da tamamlayabilirler.
İmkan bulunması durumunda Almanya’da staj imkanları da seçenekler arasındadır. Bölümün amacı Türk-Alman ve dolayısıyla uluslararası ölçekteki firmaların yönetiminde ve resmi kurumların üst makamlarında görev alabilecek mesleki yeterlilik kazandırmaktır. Almanya’da bulunan Türk firmaları ya da Türkiye’de bulunan Alman şirketleri ile her iki ülkenin bakanlıkları, dernekleri ve kültür enstitüleri de bu çerçeveye dahildir.
Dört senelik bir lisans programı olan Psikoloji Bölümü, mezunlarına temel bir bilimsel eğitim fırsatı sunar. Bölümde 2 tane araştırma görevlisi bulunmaktadır.
TAÜ’de bilgisayar mühendisliği lisans eğitimi süresi 4 yıldır. Bu süre boyunca öğrenciler köklü bir teoriye dayalı uygulama dersleri ve stajlar yoluyla, araştırma ve endüstri odaklı bir öğrenim almaktadırlar. Bu program ayrıca Endüstri 4.0 vizyonuna da büyük önem vermektedir.
Program ayrıca mezunların iş bulması için gereken sosyal ve yaratıcı yeterliliklerin kazanılmasında da yardımcı olmaktadır. Mezunlar Almancanın yanında İngilizceye de hakim bir şekilde mezun olmaktadırlar. TAÜ bilgisayar mühendisliği ayrıca Magdeburg’da bulunan Otto von Guericke Üniversitesiyle partner üniversitedir.
Türk-Alman Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, temel bilimlerde güçlü bir altyapıya sahip, analitik düşünen, kendi alanındaki problemleri saptayıp çözüm üretebilen, toplum ve çevre yararını gözeten, etik kurallara saygılı, ulusal ve uluslararası platformlarda kendini net bir şekilde ifade edebilen, disiplinlerarası çalışma yürütebilecek, hem takım çalışması hem de bireysel çalışma yetisine sahip bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde öğrencilere kaliteli bir öğretimin yanı sıra uluslararası rekabet gücüne sahip, modern ve gelişmiş bir araştırma ortamı sağlanacaktır. Bu doğrultuda, sağlanan gerekli altyapı ile ulusal/uluslararası ölçekte yapılacak iş birlikleri önemli rol oynayacaktır.
Bu bölüm ilk öğrencilerini 2014-2015 öğretim yılında almıştır. Endüstri mühendislerinin eğitimi, teknoloji ve yönetim alanlarında bilgi aktarımı ile şekillenmektedir. Bölümün disiplinlerarası karakteri, öğretim planı içerisinde, çeşitli bilim alanlarının paralel öğretilmesini gerektirir.
Matematik ve metodik temeller yanında sosyal ve fen bilimleri alanlarından, mühendislik bilimleri, işletme yönetimi, ekonomi, hukukla birlikte, enformatik, örgütsel bilimler, tedarik zinciri yönetimi veya yöneylem araştırması gibi farklı dersler, öğretim planında yer alır.
Öğrenilen teorik bilgiler, Türkiye, Almanya ve evrensel ölçekte çalışan sanayi şirketleri ile yapılan iş birlikleri ile gerçek süreçlerde uygulamaya alınabilmelidir. Proje odaklı derslerde öğrenciler, teknoloji ve yönetimin kesişme noktasında, sosyo-teknik sistemlerin planlama, üretim, uygulama, idare ve iyileştirme süreçlerini öğrenecektir.
Öğrenciler birinci sınıfın yazında bir ay temel staj, üçüncü sınıfın yazında ise iki ay mesleki alan stajı yapacaktır. 2016 Yaz Döneminde staj yapılan şirketler BSH Çerkezköy, Bosch Bursa, Mercedes Aksaray Kamyon Fabrikası ve Mercedes Hoşdere Otobüs Fabrikası’dır.
Endüstri Mühendisliği, uluslararasıcılığı yüksek bir bölümdür. Bu sebeple tüm öğrencilere, TU Berlin ve ortakları ile sanayi irtibatlarını kullanma imkanı sunulmaktadır.
Hazırlık sınıfını bitirip B2/C1 seviyesine ulaşan başarılı öğrencilerden bir kısmı, kontenjan dahilinde burslu olarak yaz aylarında Almanya’ya bir aylık dil okuluna gönderilmektedir. Başarılı öğrencilerimiz proje, staj veya eğitim dönemi olarak bir Alman üniversitesi rehberliğinde yurtdışına gönderileceklerdir. Eğitime paralel olarak Almanca derslerine katılınacak ve gerektiğinde öğrenciler İngilizce dil kurslarını ziyaret edeceklerdir.
Mezunların TAÜ, TU Berlin veya diğer ortak Alman üniversitelerinde uluslararası bir yüksek lisans eğitimine de devam etme imkanları bulunmaktadır.
İnşaat mühendisliği tarihi eskiye dayanan bir meslektir. Bu bölüm ilk kez 2018-2019 döneminde öğrenci kabul etmiştir. Öğrenciler ilk yıl mühendislik matematiği ve fen bilimlerinin yanı sıra inşaat mühendisliğine giriş dersleri alırlar.
Sonraki yıllarda yapı statiği, zemin mekaniği, çelik ve betonarme yapılar, yapı işletmesi, su yapıları, ulaştırma mühendisliği gibi inşaat mühendisliğinin temel dersleri verilir. Bu derslere ilave olarak öğrencilerin belli konularda uzmanlaşmasına yardımcı olan seçmeli dersler verilir.
Tüm dersler Türk ve Alman öğretim üyeleri tarafından Almanca olarak verilir. Bölümün partner üniversitesi Berlin Teknik Üniversitesidir.
Türk-Alman Üniversitesi’ndeki Makine Mühendisliği Bölümü‘nde mevcut makine mühendisliği programlarından farklı olarak makine mühendisliğinin değişen ve gelişen yapısı göz önüne alınarak, salt mevcut mühendislik prensiplerinin öğretiminin ötesinde katma değer yaratacak seviyede araştırma yapabilecek ve görev aldığı kurumun rekabetçilik seviyesine azami katkı sağlayacak makine mühendisleri yetiştirilecektir.
Makine Mühendisliği Lisans programında dersler tümüyle Almanca olarak verilecektir. Öğrenciler ilk iki yarıyıl matematik, bilgisayar teknolojileri, mühendisliğe giriş, makine mühendisliği temelleri; devamındaki iki yarıyıl malzeme bilgisi ve termodinamik gibi mühendisliğe hazırlayıcı dersler alacaklardır.
Sonraki iki yarıyılda imalat yöntemleri, kontrol gibi makine mühendisliğinin temellerine yer verilmektedir.
Makine Mühendisliğinde başarılı öğrenciler Almanya’da bir dönem değişim veya bir ay yaz okulu seçenekli olarak eğitim göreceklerdir. Finansman Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı tarafından sağlanmaktadır. Bölümün partner üniversitesi Berlin Teknik Üniversitesidir.
Mekatronik Sistemler Mühendisliği Programı, teknoloji ve sanayinin değişen ve gelişen ihtiyaçlarına uygun biçimde Y-Modeli bir eğitim sistemi esas alınarak oluşturulmuştur. Buna göre öğrenciler, 4 yıllık eğitimin ilk 2 yılını kapsayan ilk yarısında; makine, elektronik ve bilgisayar ve kontrol mühendisliğinin temel konularında ortak dersler alacaklardır.
Programın 3. ve 4. yılını kapsayan ikinci yarısında ise öğrenciler, kendi ilgi alanları ve yetkinlikleri doğrultusunda Makine ve Elektronik ağırlıklı iki farklı branştan birini seçerek eğitimlerine devam edeceklerdir. Böylelikle mezun olan öğrenciler makine, elektronik ve bilgisayar mühendisliğinin temellerine hakim olacak, seçtikleri branşta daha derinlikli ve uygulamaya dönük bir eğitim alma imkanına sahip olacaklardır.
Hazırlık sınıfını bitirip B2/C1 seviyesine ulaşan başarılı öğrencilerden bir kısmı, kontenjan dahilinde burslu olarak yaz aylarında Almanya’ya bir aylık dil okuluna gönderilmektedir.
Mekatronik Sistemler Mühendisliğinde başarılı öğrenciler, bir dönem değişim programına dahil olarak veya bir ay yaz okulu seçeneği ile Almanya’da eğitim görmektedir. Finansman Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı tarafından sağlanmaktadır. Öğrenciler Almanca’nın yanında İngilizce bilerek mezun olmaktadır.
Yazdığım ve yönlendirdiğim yazılarda kafanızdaki sorular yanıtlanmamış olursa, yorum yazmaktan çekinmeyin.
Toparlamak gerekirse Türk-Alman Üniversitesi Almanya’ya nitelikli elemen yetiştirmek için Alman sisteminde kurulan bir devlet üniversitesi. Öğrenciler C1 seviyesinde İngilizce ve Almanca ile mezun olmaktadırlar ki bu onlar için çok büyük bir avantaj.
Alman hükümeti tarafından da desteklendiği için öğrenciler Alman firmalarında staj imkanlarına sahiptirler. Diplomalarının denkliği olduğu için yurtdışı yüksek lisans başvurularında da avantaj elde etmektedirler. Dejavantajları Üniversitenin yeni olması ve zor bir Almanca hazırlık eğitimi ve üniversitenin konumu itirabiyle ”öğrenci hayatı” nın diğer okullara göre az olması.
Bu yazı bu okulda öğrenci olan Selman Şeref ‘in fikirleri TAU’nün kendi sitesinden derlenmiştir. Detaylı bilgi ve sorular için onlara ulaşabilirsiniz.
The post Türk Alman Üniversitesi appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post Aç Kalmama Garantili Tokyo Gezi Rehberi appeared first on Travelcylopedia.
]]>Işıl ışıl sokakları başka bir dünyadaymış gibi hissettiren, ister otaku (geek) ister clubber olun her kesime hitap eden, mutlaka kendinizden bir parça bulabileceğiniz bir şehir olan Tokyo favorilerim arasında üst sıralara bulunuyor. Staj yaptığım tüm yazı Tokyo’da geçirmiş olmama rağmen Tokyo’yu bitirmek mümkün değil. Bu yazıda Tokyo’nun kokutucu tren sistemini, gezilecek yerleri ve neler yenir, ne zaman gezilir konularını detaylı olarak anlattım.
Tokyo’da gezilecek yerler arasında favorilerimi seçmek zor fakat Tokyo’da kısıtlı bir zamanınız varsa aşağıdaki yerleri kaçırmak istemeyebilirsiniz.
Tokyo gezilecek yerler listesinde yukarıda bahsetmek istemememin sebebi burayı bir şekilde göreceğinizi düşünmem. Ama arkasındaki hikaye önemli.
Hachiko, Japonya’da sadakatin simgesi haline gelen bir köpek. Hachiko Profesor Ueno’ya her gün istasyona kadar eşlik edip akşamları yine istasyonda karşılarmış ta ki professor bir gün kalp krizi geçirip geri dönmeyene kadar.
Buna rağmen Hachiko ölene istasyonun önünde beklemeye devam etmiş. Öldükten sonra Hachiko yakılmış ve külleri sahibinin mezarının yanına konulmuş. Hachikoyu onurlandırmak için de heykeli o istasyonun (shibuya istasyonu) çıkışına dikilmiş.
Tokyo’da gezilecek yerler listesinde yukarı sıralarda olmamasının sebebi buranın içinde impartor/içe yaşadığı için halka kapalı olması. Çok geniş bir bahçesi bulunuyor eğer zamanınız varsa burayı gezebilirsiniz.
Walking Dead’ten bir sahne gibi görünen Tokyo’nun en kalabalık kavşağı. Diğer insanların geçişini izlemek için etraftaki cafélerden birine girebilirsiniz. Hatta o kadar popular ki orda bulunan Shibuya109 isimli binada bir gözlem noktası oluşturulmuş. (Giriş ücreti 1000 Yen)
Kabukicho nereye gittiğinize bağlı olarak Tokyo’nun çetin olmayabilen bir bölgesi. Genelde Yakuzaların kontrolünde olan Love Hotel’ler, pavyonlar burada bulunuyor. Eğer yanınıza bir kadın geldiyse ve sizinle içmek istiyorsa bunu kabul etmeyin yoksa altından kalkamayacağınız hesaplarla karşılaşabilirsiniz. Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız veya gittiğiniz yer güvenli gelmiyorsa iç güdülerinize güvenin.
Tokyo’ya kadar geldiyseniz mutlaka bir konsept Café’ye uğramalısınız. Ninjalar, Robotlar, hizmetçiler vampirler, kediler.. neye ilgiliyseniz japonlar o şeye uygun bir café yapmışlardır.
Gundam 1979’da yayınlanan Japonlar arasında popular bir anime serisi. DiverCity denen AVM’nin önünde bulunuyor. Özellikle çocuklu aileler için ideal bir aktivite. Bazen etrafında sokak lezzetlerini deneyebileceğiniz yemek stantları oluyor.
Eğer Tokyo Metropolitan binası size tatmin etmediyse, daha yüksek bir yerden şehre bakmak istiyorsanız sizi şehrin her yerinden görülebilen SkyTree’ye alalım. Çıkmak istediğiniz kata göre ücretler farklı. (1000-3000 Yen arası). Detaylı bilgi için. Bana kalırsa bu parayı konsept cafelerde harcayabilirsiniz.
Eğer Japonya temalı bir film izlediyseniz insanların çektiği faytonlara mutlaka denk gelmişssinizdir. Bu görülecek bir yer değil fakat denemeseniz bile görmek isteyebileceğiniz bir aktivite. Özellikle turist lokasyonlarının etrafında bulunuyorlar. 10 dakikalık bir tur için kişi başı 2000-3000 Yen vermeyi göze aldıysanız Sensoji Tapınağının yanında bulabilirsiniz.
11.-12. yy’dan Japon kılıçları, zırhları, ve kaligrafi sanatının güzel örneklerini görmek için Tokyo ulusal müzesini ziyaret edebilirsiniz.
Tokyo’nun alışveriş ve eğlence bölgesi. Çok fazla gece kulübü, café, restoran bulmak mümkündür.
Miyazaki Hayao, 2003 yılında en iyi uzun metraj ödülü kazanan animasyon olan ‘Ruhların Kaçışı’nın yapımcısı. Stüdyosu müze haline getirilmiş. Bu stüdyonun ünlü yapımları olan Komşum Totoro, Prenses Momonoke gibi eserlerin oyuncaklarını tüm Japonya’da görmeniz mümkündür.
Tokyo’ya özel bir yer olmadığı için benim ilgimi çekmemişti fakat çocuklu aileler için eğlenceli bir aktivite olabilir. Tokyo’ya 15 dakikalık tren mesafesinde (Maihama istasyonu).
Tokyo gezi rehberinin olmazsa olmaz kısmı: Ulaşım.
Tokyo tren sistemi muhtemelen daha önce gördüğünüz hiçbir yere benzemiyor. Dünyanın en karmaşık tren sistemlerine sahip Tokyo’da sanki yer altında başka bir şehir daha varmış gibi ama merak etmeyin bu yazıda tokyo’da ulaşım konusunu detaylı olarak anlatacağım.
Öncelikle havaalanlarından şehir merkezine nasıl gidebileceğinizden bahsedelim. Tokyo 2 tane havaalanına sahip Narita ve Haneda. Haneda şehre biraz daha yakın.
JR Pass’ınız varsa ücretsiz olarak Tokyo Monorail’i kullanabilirsiniz.Son durağı olan Hamamatsucho’da inip otelinizin yerine göre hat değiştirmelisiniz.
Eğer JR Pass’ınız yoksa 300 Yen’e Keikyu Railway’i kullanabilirsiniz. Eğer Tokyo’da birkaç gün kalacaksanız bu biletin şehir metrosunu kullanabileceğiniz kombine biletini almayı düşünebilirsiniz. 24 saatlik versiyonu 1080, 48saatlik versiyonu 1480 ve 72 saatlik olanı ise 1780 Yen tutuyor. İlgilenirseniz linkini buraya bırakıyorum.
Ben bunlarla uğraşmak istemiyorum neyse parası verip taksiye binerim diyenler cesur arkadaşlar 7000+ Yen’i gözden çıkarmalılar.
JR Pass’ınınz varsa ücretsiz olarak Narita Express’i kullanabilirsiniz. (önceden yer ayırtmanız gerekiyor)
Eğer JR Pass’iniz yoksa farklı seçenekleriniz (Narita Express, JR Sobu, Keisei Skyliner, Keisei Limited express) var ve otelinizin yerine göre yine transfer yapmanız gerekecek. Bunların arasındaki fark fiyat ve yolculuk süresi. Seçtiğiniz trene göre yolculuk süresi 1-2 saat, fiyat aralığı ise 1300-3000 Yen olabilir. Detaylı bilgi için.
Tokyo’ya bir şekilde geldiniz şimdi sırada örümcek ağı gibi olan metro sisteminden bahsedelim.
Tokyo’da metro, Tokyo Metro ve Toei Subway denen 2 farklı şirket tarafından yönetiliyor. Biletinizi istasyona girerken ve çıkarken okutuyorsunuz. Bilet ücreti mesafeye göre olduğu için tek binişlik bilet diye bir şey burada bulunmuyor.
Gideceğiniz noktalar arası ücreti bilet makinalarından görebilirsiniz. Diyelim ki aldığınız bilet yeterli olmadı bu durumda panik yapmanıza gerek yok çünkü gişelerde görevliler var ücret farkını onlarla ayarlayabilirsiniz.
3 güne kadar seçenekleri olan günlük biletler bu noktada stresinizi azaltabilir ve size zaman kazandırır. 72 Saatlik olan 1500 Yen tutuyor.
Eğer 3 günden fazla kalmayı düşünüyorsanız benim yaptığım gibi PASMO/SUİCA denen ön yüklemeli kartlardan alabilirsiniz. Bu kartlara istediğiniz miktarı yükleyip ücret konusunu düşünmeden kullanabilirsiniz.
Japonya’yı ziyaret etmek için en güzel zaman kiraz çiçeklerinin (sakura) açtığı bahar dönemi. Japonya’da bu olay çok ciddiye alınıyor. Öyle ki sakuraların açacağı tarih her farklı eyalette birkaç hafta önceden haberlerde verilmeye başlıyor. Tokyo için konuşacak olursak uygun zaman Mart sonu Nisan başı denebilir. Yine bu mevsimde otel fiyatları yükseliyor ve yer bulmak zorlaşıyor bu da aklınızda bulunsun.
Sakura sezonunu kaçırdıysanız Temmuz’a kadar havalar güzel oluyor. Yağışın çok olduğu Ağustos ve Eylül ayları seyahatinizden alacağınız zevki azaltabilir. Referans için aşağıya yıllık sıcaklık ve yağış tablosunu bırakıyorum.
Yenecek yemeklerin çeşitliği, farklılığı, lezzeti bile Tokyo’yu ziyaret etmek için başlı başına bir neden olabilir. Tokyo 36 milyon insana ev sahipliği yaptığı için mutfak konusunda bambaşka bir seviyede. 10’dan fazla michelin 3 yıldızlı restorana sahip olması bu konuda ne kadar ciddi olduklarını gösteriyor aslında. Tokyo’da mümkün oldukça aile restoranlarını bulmaya çalışın hem fiyat olarak avantajlı oluyorlar hem de lezzetleri nesilden nesile aktarıldığı için lezzetli oluyorlar öyle ki aynı yemeği 2 farklı restoranda farklı şekillerde görmek mümkün. Bu yazıyı aç karınla yazdığım gerçeğini bir kenara bırakırsak karşınızda Tokyo’da ne yenir yazısı.
Japonya diyince akla gelen ilk şey tabi ki sushi. Japon mutfağında sushi büyük bir yer kaplıyor. Restorana gittiniz ve garsona sushi yemek istediğinizi söylediniz. Garson suratınıza boş boş bakabilir ve kısa bir iletişimsizlikten sonra size hangi çeişidini istediğinizi sorabilir veya direkt olarak yalnızca sushileri barındıran bir menü getirebilir çünkü sushinin onlarca farklı kombinasyonu mevcut bu konuda ayrı bir yazı yazmam gerekebilir fakat burada menülerde görünce bu da neymiş dememeniz için en popüler 5 tarzdan bahsedelim.
Sushi diyince aklımızda beliren görüntü aslında niigiri. Pirinç üzerine dilimli ton veya somon balığı ile çoğu zaman çiğ olarak servis ediliyor.
Sashiminin Niigiri’den farkı pirinç olmadan servis ediliyor olması. Yalnızca balığın tadını çıkarmak isteyenler için ideal bir seçim olacaktır. Balığın çeşidine göre 30 farklı çeşidi mevcut.
Cem Yılmaz’ın tabiriyle önce pirinçle altlık yapıldıktan sonra çeşitlik malzemelerin (genelde salata veya balık) eklenmesi ve deniz yosununa sarılmasıyla elde ediliyor. Makinin içine koyulan malzemelere göre 8-9 farklı çeşidi mevcut. Maki deniz yosununa sarıldığı için chopsticklerle yemesi diğerlerine göre daha kolay.
Bu da makinin ters versiyonu. Deniz yosunu yerine dış katmanda piriç var ve pirincin içine farklı malzemelerin eklenmesiyle elde ediliyor. Deniz yosunu sevmeyenler için ideal.
Bunun için makinin dürüm versiyonu desek yanılmayız.
Sushi’yi normal bir restoranda yerseniz bir porsiyonda birkaç tane getireceklerdir. Amacımız az bütçeyle çok yemek olduğu için size tavsiyem dönen masaların olduğu restoranlara gitmeniz. Burada siparişinizi dijital ekranda veriyorsunuz şef sushiyi hazırlıyor ve yürüyen bir kayışa koyuyor önünüze gelince alıp yiyorsunuz. En sonunda yediğiniz tabak sayısına göre ödemenizi yapıyorsunuz. Bu şekilde cebinizi yakmadan sushiye doyabilirsiniz.
Bu tip restoran tavsiyelerim:
Genki Sushi, Adres: 24-8 Udagawa-cho, Shibuya, Tokyo, Japonya
Edokko Sushi: Konumu itibariyle Ueno Park’ın yakınında. Adres: Japonya, 〒110-0005 Tokyo, Taito City, Ueno, 6 Chome−12−12
Anime severlerin yakından tanıdığı Naruto’nun favori yemeği olan ramen, çiğnemesi zor olmayan noodlelar ve sebzelerle ve pişmiş yumurtayla servis edilen bir yemek. Ramen restoranlarını istasyonlarda, AVM’lerde bulmak mümkün gayet yaygın. Eğer domuz eti konusunda hassassanız garsona sormakta fayda var çünkü genelde domuz etinden yapılsa da et ve tavuklu da bulmak mümkün.
Ramen için, ‘’Rokurinsha’’ ve ‘’Kyushu Jangara Ramen Akihabara’’ yı deneyebilirsiniz.
Sıradaki lezzet kızartma severler için. Tempura dışı çıtır içi daha yumuşak kızartılmış yiyecekleri ifade ediyor. Genelde kızartmak için deniz ürünleri kullanıyor. Tek başına servis edilebildiği gibi noodle ve pilavla da bulabilirsiniz. Yolda yürürken yol kenarındaki yemek standlarındakileri çok beğeniyorum. İzakayalarda (japon barları) da popüler bir atıştırmak olarak tüketiliyor. Yalnızca Tempura satan restoran yok o yüzden diğer çoğu restoranda bulmanız mümkün.
Nerede yenir?: ‘’Tendon Tenya’’, bir çok farklı lokasyonda bulabileceğiniz bir restoran zinciri. Ueno park metro istasyonuna yakın bir yer de yiyebilirsiniz. ‘’Udon Shin’’ genel olarak Udon temelli yemekler sunsa da tempurayla birleştirdikleri seçenekleri var. Shinjiku istasyona çok yakın.
Adres: Japonya, 〒151-0053 Tokyo, Shibuya City, Yoyogi, 2 Chome−20−16
Kara buğdaydan yapılan bir noodle çeşidi. Genelde sosla beraber servis edilir. Eğer hafif ve sade bir yemek isterseniz Soba’yı tercih edebilirsiniz. Çoğu restoranda bulmanız mümkündür.
Nerede yenir?: ‘’Kanda Matsuya’’ Ogawamachi istasyonuna 200 metre uzaklıktaki bir restoran ve Soba harici yemekler de menüde var. Daha lokal bir seçenek isterseniz Kameya Shinjuku’yu deneyebilirsiniz. Direkt şefle karşı karşıya oturuyorsunuz. Shinjuku-nishiguhi istasyonunun hemen çıkışında.
Kanda Matsuya adres: 1 Chome-1-13 Kanda Sudacho, Chiyoda City, Tokyo 101-0041, Japonya
Kameya Shinjuku adres: 1 Chome-2-10 Nishishinjuku, Shinjuku City, Tokyo 160-0023, Japonya
Farklı milletlerden çok fazla köri çeşidi denedim fakat aralarından en beğendiğim tarz Japon usülü oldu. Bildiğiniz üzere köri Japonya’ya has bir yemek değil 1800’lü yıllarda İngilizler köriyi Japonya’ya tanıtmış. Japon körisinin diğerlerinden farkı daha koyu kıvamı ve acısının daha az olması. Tavuk, et, balık ve domuz etiyle yapılan çeşitleri mevcut.
Nerde yenir?: Bulması zor olmayan bir yemek. Hemen hemen her restoranda bulmak mümkün hatta 7-eleven ve Family Mart gibi zincir marketlerdeki versiyonları bile çok lezzetli. ‘’CoCo Ichibanya’’ yalnızca Japonya’da değil farklı asya ülkelerinde de karşılaştığım popüler bir zincir restoran ve nereye giderseniz gidin standart bir lezzete sahip.
2 Chome-9-20 Shinjuku, Shinjuku City, Tokyo 160-0022, Japonya
.
Dışı Tempura gibi çıtır, içi ise orta veya az pişmiş dana etinden yapılmış bir yemek. Son zamanlarda Japonlar arasında da popülaritesini artırmış. Genelde Miso çorbası ve sebzelerle birlikte getiriliyor. Bazı restoranlarda önünüze küçük bir ocakla da gelebilir bu durumda eti istediğiniz kadar pişiriyorsunuz. Japon mutfağında kendin pişir kendin ye olayı çok da anormal bir durum değil hatta bu sistemin olduğu restoranlar bile mevcut.
Bildiğimiz şiş tavuk. Soya sosuyla servis ediliyor. Tek başına kişiyi doyurmaz daha çok atıştırmalık gibi tüketiliyor. İzakayalarda popüler bir seçenek ama benim favorilerim yine yol kenarındaki yemek standları. Bana kalırsa bu kişiler zincir restorandaki standart lezzetlerden daha iyiler.
Nerde yenir?: Shinjiku istasyonunun hemen arka tarafında lokasyon olarak iyi bir yerde olan ‘’Torikizoku’de yakitorinin farklı çeşitlerini tatmanız mümkün. Restoran 9.katta olduğu için bulması biraz zor olabilir ama buna alışık olmak gerekiyor çünkü Tokyo’da çok fazla yüksek bina var ve restoranların buralarda olmaları çok normal.
Adres: 〒160-0022 Tokyo, Shinjuku City, Shinjuku, 4 Chome−1−13 9F
Tokyo genel olarak dünyanın en pahalı yerleri arasında. Tokyo’da ne kadar harcayacağınızı tahmin etmek zor. Örneğin Avrupa şehirlerinde gidilmesi gereken temel müzeler var bunların ne kadar tutacağını az çok tahmin edebiliriz fakat Tokyo’da bulunan tapınaklar ve türbelerin (shrine) genelde ücretsizdir.
Tokyo’da tamamen yaşadığınız tecrübelere (eğlenceye) para harcarsınız. Bu yüzden tamamen kişiye göre değişir.Eğer Robot Café’ye, Maid Café’lere gidip, hazır Japonya’ya gelmişken 2 sumo göreyim diyorsanız kesenin ağzını açmanız gerekecek.
Bütçe dostu öneriler:
Japonya’da neredeyse her köşe başında 7-eleven, Family Mart gibi zincir marketler vardır. Buralarda bento box (lunch box)’lar, köri soslu tavuk gibi yemekler satılıyor. Dükkanda bulunan mikrodalga da ısıtıp orada oturarak yeme imkanınız var ve lezzetleri pahalı restoranları aratmıyor.
Bizdeki milyoncular Tokyo’da da var 100 Yen shop olarak geçiyor aklınıza gelmeyecek fakat bir o kadar da yararlı şeyleri barındırıyorlar. Örneğin ani bastıran bir yağmur için 100Yen’lik şemsiye gününüzü kurtarabilir.
Kapsül oteller diğerlerine göre daha hesaplı olabilir fakat priz ve yatacak yerden fazlasını beklemeyin.
Haftada maksimum 1 email alacaksın. Spam olmayacağından emin olabilirsin 🙂
The post Aç Kalmama Garantili Tokyo Gezi Rehberi appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post Roma’da gezilecek yerler appeared first on Travelcylopedia.
]]>Roma, girdiğiniz her sokağında tarihi kalıntılar görebileceğiniz, Sezar’ın doğum yeri olan, havasıyla ve insanlarıyla gönlümde taht kuran bir şehir. Roma’da o kadar çok kalıntı ve müze var ki hükümetin hepsini renovasyon yaptıracak bütçesi olmadığından gittiğiniz yerlerde renovasyon için bağış kutuları görmeniz oldukça normal. Bu yazıda, Roma’da gezilecek yerler, tahmini gezi bütçesi, ulaşım, iklim, Roma’ya özel tüyolar ve tavsiteyeler bulabilirsiniz.
Yerin üzerine tıklarsanız o yer ile ilgili bilgileri görebilirsiniz.
Ağzı açık olan mermerden yapılmış bu yüz, Santa Maria in Cosmedin kilisesinde bulunuyor. Efsaneye göre yalan söyleyen kişinin elini kopardığı düşünülüyor. Tabii ki şu ana kadar kimse incinmemiş.
Adres: Piazza della Bocca della Verità, 18, 00186 Roma RM, İtalya
Colesseo için aldığınız biletle içine girebildiğiniz bu antik şehir kalıntıları Kolezyumun yakınında bulunuyor. Açık arazi olduğundan illa bilet alıp girmenize gerek yok dışarıdan da görülebiliyor.
Adres: Via della Salara Vecchia, 5/6, 00186 Roma RM, İtalya
İspanyol merdivenlerinin yanında bulunan bu meydan Roma turunuza başlamak için ideal lokasyonlardan biri.
Pantheon ‘tüm tanrıların tapınağı’ anlamına gelmektedir. Buraya giriş ücretsiz ve kesinlikle görülmesi gerekiyor. Buranın önünde size tur satmak isteyen kişiler baya ısrarcı olabiliyorlar. İstemediğinizi açık bir dille söylemelisiniz.
Adres: Piazza della Rotonda, 00186 Roma RM, İtalya
Quattro Fuimi çeşmesine ev sahipliği yapan bu meydan turunuz sırasında dinlenmek için yalnızca turistler için değil aynı zamanda yereller için ideal bir lokasyon.
Roma’da bulunan alışveriş caddesi. Piazza Venezia ve Piazza del Popolo’ya yakın olduğundan istemeseniz de muhtemelen buradan geçeceksiniz. Çok fazla bir şey beklemeyin. Yazın bunaltıcı sıcağında biraz olsun serinlemek için dükkanlara kısa süreli girilebilir. Burada yerde stant kuran genellikle Afrikalı arkadaşları Gucci, Chanel gibi marka çantaları satarken görmeniz hayli mümkün. Eğer almak niyetiniz varsa kesinlikle hardcore pazarlık yapın 60€ denilen çantayı 20€’e kadar düşürüyorlar.
Mümkünse yazın gitmeyin çünkü gerçekten çok turist çeken bir yer olduğu için zamanınız sıcağın altında kuyruk beklemekle geçecektir. Baharla birlikte sıcaklığın artığı Nisan-Mayıs zamanları veya yoğun sezonun geçtiği Eylül Ekim zamanları bana kalırsa en ideal zamanlar. Referans için yıllık iklim değerlerini aşağıya bırakıyorum.
Romanın Avrupa’daki başkentler arasında favorim olmasının bir başka nedeni gezmek için gereken bütçenin diğer şehirlere nazaran daha ucuz olması. Genelde gittiğiniz her şehrin turistler için yapmış olduğu ‘City Pass’i bulunmaktadır. Roma Pass’i almak mantıklı mı?
Roma için Rome Passın 48 saat geçerli versiyonu 32€ tutuyor. Bununla birlikte seçtiğiniz bir lokasyona ücretsiz girebiliyorsunuz. Eskiden bunu Villa Borghese veya Kolezyum için kullanmak mantıklıydı fakat 2019 itibariyle Villa Borghese bu listeden çıkarıldı ve onun için ekstra bilet almak gerekiyor. Rome Pass’in diğer bir avantajı toplu taşımanın dahil olması.
Gittiğiniz zaman dilimine göre ve kişisel harcamalarınıza göre harcayacağınız bütçe farklılık gösterebilir. O yüzden aşağıda paylaştığım tablo tahmini değerlere göre baz alınmıştır.
50 €’luk bütçeyle, 6-8 kişilik karışık bir hostel odasında kalabilir, dilim pizza veya bir porsiyon lazanya yiyip Kolezyumu görebilirsiniz. Ayrıca havaalanından şehir merkezine ulaşım da dahil fakat şehir içinde genelde yürüyerek bir yerlere gitmeniz gerekecek.
110€ gibi bir bütçeyle ise iyi bir AirBnB veya Termini etrafında 3 yıldızlı bir otel odasında kalıp ortalama bir restoranda bir yemek yiyebilir ve bunlarla birlikte birkaç ekstra lokasyonu ziyaret edebilirsiniz. Toplu taşıma ve havalanından şehre ulaşım da dahil Termini ismini unutmayın çünkü bu bölgede konaklama maliyetleri daha ucuz ve şehre yürüme mesafesinde.
Trenle: Leonardo Express’i şehre/şehirden gitmek için kullanabilirsiniz. 11€ tutuyor ve aldığınız bilet 90 dakika geçerli.
Otobüs: En ekonomik yol bu olsa bile tek yön 9€, çift yön 15€ tutuyor. Şehre 1 saat içinde ulaşabilirsiniz.
Taksi ile: Ben toplu taşımakla uğraşmak istemiyorum diyen cesaretli arkadaşlar, 40€ sabit ücretle taxi kullanabilirler. Eğer 3-4 kişiyseniz taksi kullanmak mantıklı olacaktır.
Şehre ulaşmanın en ucuz yolu tren ve otobüs kombinasyonu. Tren Ciampino şehrinden kalktığı için oraya otobüsle gitmeniz gerekiyor. Toplam 2.7€ tutuyor.
Otobüs: Tek yön 6€ çift yön ise 8€ tutuyor.
Taksi: Fiumicino havaalanındaki gibi sabit ücretle (30€) şehre ulaşabilirsiniz.
Roma yürüyerek güzel. Kaldığınız yeri iyi seçerseniz belki 1-2 lokasyon hariç kalan yerlerin tamamını yürüyerek gezmeniz mümkün. Bu özellikle bütçeyi hafifletmek isteyenler için iyi bir yol.
Roma içinde tek kullanımlık biletlerle otobüs ve tramları kullanabilirsiniz. Bu biletler 90 dakika geçerli. Biletleri Tekellerden (Tabacchi) veya duraklardaki bilet makinalarından alabilirsiniz.
Ancak çoğu makinanın 10€’dan büyük banknotları kabul etmediğini aklınızda bulundurun. Bazı makinalar da 6€’dan fazla para üstü vermiyor. O yüzden 20€’luk banknotlarınız cebinizde kalsın.
Günlük bilet (7€) tutuyor fakat dikkat etmeniz gereken şey, bu bileti ne zaman alırsanız alın aynı gün içinde süresi bitiyor. Yani tam olarak 24 saat saymayın.
Tramlar’da bilet kontrölü yapan görevliler oluyor eğer biletiniz yoksa ve onlardan birine denk gelirseniz yüksek bir ceza ödemeniz gerekiyor (50-60€)
Aldığınız biletleri onaylatmayı unutmayın aksi takdirde bu da bir ceza sebebi.
Haftada maksimum 1 email alacaksın. Spam olmayacağından emin olabilirsin 🙂
The post Roma’da gezilecek yerler appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post 2020’de Moleküler biyoloji ve genetik bölümü okunur mu? appeared first on Travelcylopedia.
]]>Geleceğin mesleği olarak düşünülen, genetik mühendisliği olarak da bilinen Moleküler Biyoloji ve Genetik (MBG) gerçekten geleceğin mesleği mi? Yoksa o gelecek çoktan geçti mi? Eğer internette biraz araştırma yaptıysanız göreceğiniz şey sanki aynı kişi tarafından yazılmış klişe bölüm tanıtım sayfaları.
İnternette biraz araştırma yaptıysanız moleküler biyoloji ve genetik gölümü hakkında somut bilgi bulmak çok zor. Bu bölümden mezun olup bu alanda yurt dışında yüksek lisans ve doktora yapan biri olarak Moleküler biyoloji ve Genetik bölümü hakkında güncel bilgilerimi ve tecrübelerimi paylaşacağım.
Moleküler biyoloji ve genetik nedir gibi bölümle alakalı en temel sorulara buradan ulaşabilirsiniz. Bu yazıda konuyu daha derinlemesine inceleyeceğim.
Benim girdiğim 2011 yılında MBG bölümü 7-8 yerde vardı ve en düşük 40 bin sıralamayla öğrenci kabul ediyordu. Bu yazı için tekrar puanlara ve sıralamalara göz attım ve her bölümde olduğu gibi tüm üniversitelere açıldığını haliyle sıralamaların 480 binlere kadar düştüğünü gördüm. Bölümün her ile açılması alınan eğitimin kalitesini düşürdüğü aşikâr.
Şöyle bir örnek vereyim. Pratik deneyler müfredatta önemli bir yer kaplıyor. Henüz laboratuvarı olmayan okullara bu bölümün açılması alınacak eğitimin kalitesini doğrudan etkiliyor.
Detaylı bölüm sıralamasına şu linkten ulaşabilirsiniz.
Bu noktada, üniversite seçimi kritik önem taşıyor ve dikkat edilmesi gereken hususlar var.
Gideceğiniz üniversitedeki bölümün mutlaka uluslararası anlaşmaları olmalı. Her bölümde Erasmus/Mevlana koordinatörü bulunur bu hoca bölümün diğer üniversitelerle anlaşmalar kurmasından sorumludur. Bu kişi ne kadar aktifse seçenekleriniz o kadar geniş olur. Çünkü bu bölümde yurt dışı tecrübesi olmadan bir yerlere gelmek çok zor.
Eğer bu bölümde gelecek istiyorsanız size önemli bir tüyo vereyim. 2003’de İnsan Genom Projesinin tamamlanması ve sekanslamadaki ilerlemelerle birlikte bu devasa boyutlarda veri ortaya çıktı ve bu veriyi anlamlı bilgilere dönüştürmek kritik önem arz eder hale geldi.
Diğer bir değişle Biyoinformatik büyük bir önem kazandı. Bu yüzden mutlaka bir bilgisayar dili öğrenmeye bakın. Genelde bu tip verilerin analizi için R dili veya Python kullanılır.
Bölüm multidisipliner bir alan olduğu için laboratuvarlarda bilgisayar mühendisi bulunabilir fakat burada problem şu: Bilgisayar mühendisleri programlama dillerini biliyorlar ama bu datayı biyolojik olarak açıklayamıyorlar. Biyolojik yorum getiremedikten sonra da o datayı işlemenin çok bir anlamı kalmıyor. Eğer bu noktada biyoloji bilginizi ve programlama bilginizi kullanırsanız yurt dışında eğitim almanız ve iş bulmanız çok daha kolay olacaktır.
Bu nedenle seçeceğiniz üniversitenin ders programında programlama dillerinin olduğundan ve bunu öğrenebileceğinizden emin olun.
Buna ek olarak yurt dışındaki sistemi benimseyen bir okul olmalı. Bunu biraz açayım. Yurt dışında öğrenciler 1.sınftan itibaren hocaların lablarında projelere katılıyorlar. Bu teorik derslerin pratikle pekiştirilmesi için çok önemli. Eğer ilerde yurtdışında yüksek lisans yapmayı düşünüyorsanız lab tecrübesi önemli. Buna ek olarak bölümde gelecek istiyorsanız İngilizceyle ilgili sorun yaşamamış olmanız gerekiyor. İngilizce geliştirmek için verdiğim tavsiyeler ilginizi çekebilir. İngilizce seviyenizi TOEFL gibi uluslararası düzeyde kabul edilen sınavlarla kanıtlamanız gerekiyor.bu yüzden İngilizce bölümleri tercih edin.
Temel derslerin yanında bölüme spesifik olan İnsan genetiği, Embriyoloji, Moleküler Biyoloji teknikleri, Bitki genetiği, hücre doku kültürleri, nöroloji, fizyoloji gibi dersleri içeren müfredatı genel olarak ağır ve terimlerin çoğu İngilizce olduğundan yabancı dil bölüm için olmazsa olmaz bir kriter. Teorik derslerin yanında bu bilgileri pekiştirecek lab derslerinin olması çok önemli. Çoğu okulda dersler birbirine benzer fark yaratan durum yukarda bahsettiğim gibi programlamaya verilen önem ve yurt dışı sistemine benzerlik. Kendi aldığım bölüm derslerini diğer yazımda görebilirsiniz.
Genel Biyoloji 1 – 2
Genel Biyoloji Lab 1-2
Genel Kimya 1-2
Genel Kimya Lab 1-2
Analiz
Türk Dili 1-2
İngilizce 1-2
Temel Fizik
Temel Genetik
Temel Genetik Lab
Biyokimya 1-2
Biyokimya Lab
Organik Kimya
Hücre Biyolojisi
Moleküler Biyoloji
Bitki Doku Kültürü
Embryoloji
Temel Mikrobiyoloji
Temel Mikribiyoloji Lab
Hayvan Doku Kültürü
Histoloji
Histoloji Lab
Mikrobiyal Genetik
Endüstriyel Biyoteknoloji
Moleküler Biyolojide Kullanılan Yöntemler 1-2
Moleküler Biyolojide Kullanılan Yöntemler Lab 1-2
Moleküler Biyoteknoloji
İmmunoloji
İnsan Genetiği
Bitki genetiği
Maya Biyoteknolojisi
Kromotografi
Bakteriyoloji
Atatürk İlke ve İnkılapları 1-2
Zorunlu Staj
Genetik Mühendisliği
Moleküler Evrim
Proteomik ve Genomik
Kök Hücre Biyolojisi
İmmunogenetik
Biyoinformatik
Mezuniyet Projesi
Biyoistatistik
Kanser Biyolojisi
Adli Tıp teknolojileri
Mezuniyet Projesi seminer
Teorik olarak üniversitelerin tanıtım sayfalarında yazanlar doğru bunları tekrarlamayacağım fakat ama pratikte işler öyle görünmüyor. Moleküler biyoloji ve Genetik bölümü iş imkanları maalesef iç açıcı değil. Geleceğin mesleği denerek her yere açılan bölüme artan talep arzı karşılamamış.
Öğrencilerin büyük çoğunluğu yüksek lisansa ve doktoraya mecburiyetten devam etmek zorunda. Bu süre içerisinde eğer kadro açılırsa ve gereken koşulları (!) karşılıyorlarsa kadro bulabilirler.
Örnek verecek olursak; mühendislikte okulu bitirdikten sonra asgari ücretle de olsa bir şekilde işe başlarsınız. 2-3 senelik tecrübe kazandıktan sonra daha iyi bir firmaya geçip daha yüksek ücretlerle devam edersiniz.
3-4 sene sonra çok daha iyi bir firmaya geçip daha yüksek ücretlerle hayatınıza devam edebilirsiniz yani gelecek çizgisi yukarı ivmeyle ilerliyor. Bunun için ‘yüksek lisans’, ‘doktora’, ‘sertifika’, ‘İngilizce’ ‘yurt dışı tecrübesi’ zorunlu değil.
Moleküler Biyoloji ve Genetikte ise okulu bitirdikten sonra bölümle ilgili asgari ücretle iş bulmak için bile uğraşmanız gerekiyor ve mühendislikteki gibi pozisyon atlamak daha zor. Eğer yükselmek istiyorsanız yukarıda yazdıklarım şart.
Kendi dönemimdeki arkadaşlarımdan örnek verecek olursam 50 kişilik sınıfımda çoğu kişi yüksek lisansa devam etti. Bunların haricinde haber aldığım aşağı yukarı 15 kişinin dağılımı şöyle: özel laboratuvarlarda laborant, araştırma görevlisi, devlet hastanelerinde biyolog, YLYS programı ile yurt dışına gidenler olduğu gibi 5-6 kişi de tekrardan sınava girip başka bölümler tercih ettiler. Gördüğünüz gibi istatistikler pek iç açıcı değil.
Aşağıda bir liste hazırladım. Hepsini birebir sağlamanıza gerek yok fakat seçeceğiniz hedefe (ör: devlet kadrolarında çalışmak, üniversitelerde çalışmak..) göre olanları sağlamanız yeterli. Bunları yapabileceğinizi düşünüyorsanız bölümde tutunma ve yükselme şansınız yüksek.
Haberlerde duyduğunuz aşının, hastalığın arka planında nasıl bir mekanizma olduğunu bilmek istiyorsanız, araştırmaktan zevk alıyorsanız ve bu süreci kaldırabilecek çelik gibi sinirlere sahipseniz bu bölümü okuyabilirsiniz.
Türkiye’de temel bilimlere verilen önem düşük buna bir de bölümün her yerde açılmasını eklersek iş bulmak kolay değil. Yani okul bittikten sonra direkt olarak para kazanma niyetindeyseniz muhtemelen başka bir bölüm düşünmelisiniz. Moleküler Biyoloji’yi seçtiyseniz devamlı olarak kendinizi aşmanız gerekiyor yoksa rekabetin gerisinde kalırsınız bu da game over demek.
The post 2020’de Moleküler biyoloji ve genetik bölümü okunur mu? appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü nedir? Nerede çalışır? appeared first on Travelcylopedia.
]]>Moleküler Biyoloji ve Genetik (MBG) bölümü hakkında çok fazla bilgi kirliliği ve yanlış bilinenler var bu yüzden bu mezunu olarak bölüm hakkında bir yazı dizisi hazırlıyorum. Bu yazıda bölüm hakkında en temel sorulara cevap verdim.
Moleküler biyoloji ve genetik bölümü, bakterilerden insanlara tüm mikroorganizmaları yaşamı oluşturan moleküllerin temel özellik, yapı ve işlevlerinin birbirleriyle etkileşimlerini inceleyen çok hızlı gelişen multi-disipliner bir bilim dalıdır.
Moleküler biyologlar, devlet kurumlarındaki laboratuvarlarda, özel genetik tanı ve test merkezlerinde, üniversitelerde araştırmacı olarak, gıda ve tarım sektörlerinde, biyomedikal ve ilaç firmalarında iş bulabilir. Veya üniversitelerin ilgili bölümlerinde yüksek lisans ve doktora eğitiminden sonra üniversitelerde hoca olarak çalışabilirler
Maaş direkt olarak kişinin kendisini geliştirmesiyle doğru orantılıdır. Yeni mezunlar özel laboratuvarlarda 2000 TL civarında ücretlerle başlayacakları gibi daha üst miktarlar da mümkündür. Devlette moleküler biyolog olaraksa 4000 TL civarı maaşla çalışmaklar. Yurt dışındaysa yeni mezunlar aylık 2000€ civarı kazanmaktadırlar.
Genelde 3.sınıfta ulusal veya uluslararası bir okul/kurumda 6 haftalık staj yapılması zorunludur.
Temel derslerin yanı sıra, İnsan Genetiği, Moleküler Biyolojide kullanılan yöntemler, çeşitli laboratuvar dersleri, Mikrobiyoloji, İmmunoloji, Biyoteknoloji…. Kendi aldığım moleküler biyoloji ve genetik bölümü derslerine şu linkten ulaşabilirsiniz.
Biyolog unvanı alır.
Üniversiteler 3000-400.000 arası öğrenci kabul etmektedir.
Bu sorunun cevabını diğer yazımda detaylı olarak anlattım.
The post Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü nedir? Nerede çalışır? appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post 6 soruda Erasmus Plus: Öğrenim ve Staj Hareketliliği appeared first on Travelcylopedia.
]]>Erasmus plus Öğrenim ve Staj Hareketliliği Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve üniversite öğrencilerin yararlanabildiği kültürel etkileşimi artırma amacıyla anlaşmalı üniversitelerde 3 aydan 12 aya kadar yapılan programdır.
Üniversite 1.sınıfta başvurunuzu yapıp 2.senesinde gidebilirsiniz. Hazırlık okurken başvuru yapamazsınız.
Universitenizdeki Dış İlişkiler Ofisi’nin sitesinden başvurunuzu yapabilirsiniz. Erasmus için üniversiteler yabancı dil sınavı yapmaktadır. Genelde Kasım-Aralık gibi duyuru yayınlarlar bunları takip etmeniz gerekiyor.
Bu sınavın içeriği dinleme, ingilizce kullanımı (gramer) okuduğunu anlama, kompozisyon yazmaktan oluşuyor. Her üniversitenin ve bölümün kendi geçme kriteri olduğundan net bir puan vermek mümkün değil. Eğer ingilizcenizi geliştirmek istiyorsanız şu yazıya da bakabilirsiniz.
Genelde 1-2 hafta içinde konuşma sınavına girip girmediğinizi açıklıyorlar. Konuşma sınavından 1 hafta sonra toplam skorunuzu öğrenebilirsiniz. Yabancı dil sınavından aldığınız puanın belirli bir yüzdesi (okullara göre değişebilir) ve genel not ortalamanızın belirli bir yüzdesi ile nihai erasmus puanınız hesaplanıyor.
Bu puana göre bölümler kendi aralarında sıralama yapıyorlar. Her bölümün kontenjanı birbirinden farklıdır bu yüzden öncesinde bölümünüze ayrılmış kontenjanı kontrol etmeniz gerekiyor. Daha sonra gitmek istediğiniz üniversiteler için tercih yapmanız gerekiyor.
The post 6 soruda Erasmus Plus: Öğrenim ve Staj Hareketliliği appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post Yurtdışında staj yeri bulmak appeared first on Travelcylopedia.
]]>Yurt dışında eğitim almak veya iyi bir kurumda iş bulmak için güçlü bir CV’ye sahip olmak gerekiyor. Güçlü bir CV’nin yapı taşını da iş tecrübesi (yapılan stajlar) oluşturuyor. İyi bir yerde yapılan staj sayesinde iyi bir referansınız olur ve bu referans ilerde yüksek lisansa başvurduğunuzda size iyi programların kapısını açabilir veya iş başvurusunda veya size yardımcı olabilir. Bunu zincir etkisi gibi düşünebilirsiniz. Bu yazıda nasıl yurt dışında staj bulabileceğinizi bu süreçte neler yapmanız gerektiğini anlatacağım.
Staj yeri ararken CVniz, motivasyon mektubunuz/cover letter ve göndereceğiniz emaili içeren başvuru paketinizi hazırlamanız gerekiyor. Bunların nasıl hazırlanması gerektiğini bu yazının sonunda bahsettim.
Teknoloji inanılmaz hızlı bir şekilde ilerliyor benim arama yaptığım 2012-2014 yılına göre günümüzde daha fazla websitesi/imkan mecvut bunlardan bazıları
https://tr.linkedin.com/?trk=public_jobs_nav-header-logo
Şirketleri hedefliyorsanız bu sitelerden bölümünüz ve istediğiniz ülkeleri filtreleyerek arama yapabilirsiniz.
Diğer seçenekse üniversitelerin ilgili bölümlerindeki hocalara teker teker e-mail atmak. Ben bu yolu kullandım. Bu süreçte yüzlerce e-mail göndermeniz gerekiyor ne kadar çok kişiye ulaşırsanız şansınız o kadar artıyor. Yazının ileriki kısmında kendi istatistiklerimi paylaşacağım.
Günümüzde şirketler stajyerlere daha fazla önem verdiklerinden şansınızın benim zamanıma kıyasla daha yüksek olduğunu düşünüyorum o yüzden şirketleri araştırmayı ihmal etmeyin. Size ücret ödenen staj programları daha çok mühendislikler/belki business administration gibi pratik bölümlerde daha yaygın temel bölümler okuyorsanız bu noktada gönüllü olarak katılımınız bekleniyor.
Bu yazı için tekrar kısa bir araştırma yaptım ve temel bilimlerde tek tük de olsa burslu (en azından kalma masrafını karşılayan) programlar olduğunu fark ettim.
Eğer yurt dışında yaşayan bir akrabanız varsa ve örneğin yaz boyunca orada kalabilirseniz yaşam masraflarınızı çok büyük ölçüde azaltmış olursunuz. Akrabanızın bulunduğu ülkedeki üniversite hocalarına herhangi bir maddi beklenti içinde olmadan laboratuarında – örnek: 3 ay- bulunmak istediğinizi söylemeniz gerekiyor. Yukarda bahsettiğim başvuru paketinde bulunan email ve cover letter’ın nasıl olması gerektiğinden yazının devamında bahsedeceğim ama önce biraz istatistiklerden konuşalım.
Kendi stajım için Top250 de bulunan Amerikan ve Japon üniversitelerinin biyoloji bölümlerindeki hocalara toplamda 300 civarı email gönderdim. Bunların yarısından hiç cevap almadım. Kalan yarısı genelde kibar şekilde reddetti ve 10 civarı olabilir/pozitif yanıt aldım Amerikanlar bu noktada daha rahattı. Daha sonraki süreçte bu yanıtlar azaldı ve 2 tane Amerikan 2 tane Japon hoca ilgilendi. Bu hocalardan biri istemediğim bir konuda çalışmamı istediği için o noktada iletişimimiz koptu.
Diğer hoca Viroloji çalışıyordu ve çalıştığı konu ile ilgiliydim. Beni resmi evrak işlerini halletmek için okulun dış ilişkiler ofisine yönlendirdi. Bu noktada resmi evraklarla alakalı bir problemden ötürü o da iptal oldu (sebebini tam olarak hatırlayamıyorum şu an ama o an elimden bir şey gelmemişti). Japonya tarafında işler daha pürüzsüz ilerleyince orada 3.5 aylık yaz stajımı tamamladım.
Erasmus stajı, ücreti Avrupa Birliği tarafından karşılanan üniversite öğrencilerine en az 2 aylık bir süreçte karşılıksız maddi destek veren bir programdır. Yurt dışı stajınızı finanse etmek için bu programdan faydalanabilirsiniz.
Bu yazıyı uzatmamak için Erasmus plus stajına nasıl başvurabileceğinizi diğer yazımda anlattım.
Günümüzde başvurular için hala PDF CV’ler gerekse de başvurduğunuz yerlere başvuran sizin gibi yüzlerce insanın arasından fark yaratmak için benim kullandığım strateji interaktif CV yapmaktı.
İnteraktif CV kendinizi anlattığınız bir web sayfası. Ücretsiz platformlar mevcut. WordPress.com, wix.com gibi. Bunları öğrenmeniz 2-3 gün sürer en geç 1 haftada kendinize fark yaratan bir sayfa hazırlayabilirsiniz. Kendim için kullandığım interaktif CV’mi referans olması için size gönderebilirim.
Lisans öğrencisi olarak CV’nize koyabileceğiniz şeylerin kısıtlı olduğunun farkındayım. Buna rağmen aldığınız önemli dersleri ve bu derslerin size ne kazandırdığını, varsa önceki staj bilgilerinizi yazabilirsiniz.
Örneğin Biyoloji bölümündeyseniz şehrinizde bulunan bir hastane laboratuarında kısa süreli de olsa lab stajı yapın. Eğer pratik bir bölüm okuyorsanız yaptığınız ürünleri gösterin.
Sosyal projelere katılın ve sadece derslerden oluşmadığınızı gösterin ama bunu derken futbolu sevdiğiniz onların umrunda değil. Daha çok toplumu ilgilendiren şeyleri ön plana çıkartın.
Eğer uluslararası geçerli bir İngilizce sertifikanız (TOEFL veya IELTS) varsa ekleyin yoksa en son bitirdiğiniz kursun sertifikasını ekleyin. Mükemmel İngilizce’ye sahip olmasanız da iletişim sorununuz olmadığını kanıtlamak zorundasınız.
Eğer hocalara mail atıyorsanız bunun gerekliliğinden çok emin değilim çünkü hocalar bir gün içerisinde onlarca hatta yüzlerce mail aldığından bu insanların sizin gönderdiğiniz e-maili tam okuması, sonra ekte gönderdiğiniz CV’nize bakması daha sonra cover letter’ı okuması çok muhtemel değil.
Cover letter daha çok şirketlerde işinize yarayabilir fakat her ikisi içinde kullanmak isteyenler için iyi bir cover letterda olması gerekenlerden bahsedelim.
Öncelikle mektubun formatını kontrol ettiğinizden emin olun. (max sayfa/kelime sayısı). Kesinlikle limiti aşmayın. Cover letter aslında CV’nizin metne dökülmüş hali ama buna ek olarak orada staj yapmayı neden istediğinizi eklemeniz gerekiyor. ‘Daha iyi bir geleceğe sahip olmak için vs’ kesinlikle yazmayın. Buna benzer ifadeler muhtaçlık ifadeleri olduğu için hoş karşılanmaz. Örneğin spesifik bir metodu öğrenmek istiyorsunuzdur ve o şirket/hoca o metodu kullanıyordur. Bunu öğrenmek için staj yapmak istediğinizi söyleyin.
Yalnızca neden orayı seçtiğinizi değil aynı zamanda onlara nasıl katkı sağlayabileceğinizi de açıklamanız gerekiyor Örneğin X dersinde çok iyisinizdir şirketteki o bölümde faydalı olabilirsiniz gibi açıklayabilirsiniz.
Hocalar ve şirketlerdeki insan kaynakları bölümleri çok fazla email aldıkları için uzun mailleri okumama ihtimalleri var o yüzden burayı kısa tutmakta fayda var. CV ve cover letter için yazdıklarınızı PDF haline getirip ekte gönderin.
Bölümden bölüme kriterler değiştiği için herkesin kullanabileceği bir email yazmak mümkün değil. E-mail, niyet mektubuna çok benziyor ve niyet mektubu yazarken dikkat edilmesi gerekenleri diğer yazımda detaylı bir şekilde anlattım fakat fikir olsun diye alta bir örnek bırakıyorım.
Dear Dr. XXX, (kime gönderiyorsanız ona spesifik olmalı ‘To whom who may it concern’ Dear Sir/Madam kesinlikle yazmayın)
Hello! I am a second-year undergraduate student at XXX University looking for an unpaid (kendinizi nasıl finance edeceğinizi belirtin) summer internship in your lab. (Burası emaile giriş ve finans kısmı)
I am always fascinated by the concept of IPS cells. I am interested in increasing reprogramming efficiency and engraftment after transplantation. Although I have checked your website, I am not sure whether you are taking a student in summer (between XX-XX). (Burada ilgili olduğunuz alandan bahsediyoruz)
Since our research interest overlapped, I believe I can learn from you contribute to a research project in return. During my undergraduate studies, I have taken various challenging courses that prepared me for internship. (Altı çizili yerde hocanın çalışma alanını ve o olanla ilgilendiğinizi söylemelisiniz) For details, I attached my resume and cover letter. I look forward to being interviewed at your earliest convenience. If you have any questions, do not hesitate to contact me.
Yours Sincerely,
İsim ve soyisminiz
Bu mail kişiye spesifik yazıldığından herkes için kullanamazsınız fakat yüzlerce e-maili de kişiye göre atmak çok zaman alacağı ilgilendiğiniz konular için için birden fazla şablon email hazırlayayıp onları kullanabilirsiniz. Yani bu maili 9-10 farklı konuya göre modifiye edebilirsiniz. Bu email aslında niyet mektubunun küçük bir özeti. Niyet mektubunda yapılması ve yapılmaması gereken şeylerden bahsettiğim yazım da ilginizi çekebilir.
The post Yurtdışında staj yeri bulmak appeared first on Travelcylopedia.
]]>The post İngilizce geliştirmek için dizi tavsiyeleri appeared first on Travelcylopedia.
]]>Eğer daha önce İngilizce kurslarına gittiyseniz size dinletilen parçaların ne kadar yapay olduğunu fark etmişsinizdir. Yabancı diziler sayesinde Amerikan/İngiliz kültürünü yakından tanıyıp, telaffuzunu geliştirmeniz mümkün. Farklı aksanlardan ve kelime grupları içeren İngilizce geliştirmek için dizi tavsiyelerimi bu yazıda topladım.
İngilizce’yi yurt dışında eğitim almak için öğreniyorsanız detaylı TOEFL inceleme ve İngilizcenizi geliştirmek için 5 tavsiye yazılarım da ilginizi çekebilir.
Natürel ve anlaması kolay diyalogları, kısa bölüm süresi ve günlük hayatın her konusundan örnekler içermesi sayesinde Listenin başında FRIENDS geliyor. Bu dizideki komediyi anlamak için mükemmel İngilizce bilmenize gerek yok çünkü şakalar kendini açıklayan cinsten.
Beş yakın arkadaş arasındaki natürel diyaloglar, çekişmeler, şakalar ve anlaması zor olmayan diliyle HIMYM izlenmesi gereken diziler arasında. Bölüm süresinin 20 dk olması olay örgüsünü anlamak için büyük bir avantaj.
1989 yılında ilk bölümü yayınlanan ve geleceği tahmin etmesiyle (!) bilinen The Simpsons sayesinde yalnızca İngilizceniz gelişmeyecek aynı zamanda Amerikan kültürünü yakından tanıma fırsatı bulacaksınız.
1997 yılında yayınlanan ve günlük hayatın her noktasına değinen ve her şeyi alaya alabilen absurd komedi olan South Park, izlemesi keyifli bir animasyon serisi. İngilizce altyazılı izlerseniz espirileri kaçırmamış olursunuz.
Kendi işinde gücünde bir kimya öğretmeninin yer altında belalı bir met üreticisine dönüştüğü Breaking Bad, çok fazla slang barındıran ve anlaması çok kolay olmayan bir dizi ve B2 seviyesine gelmeden izlemenizi tavsiye etmem.
Hukukla alakalı terimleri öğrenebileceğiniz The Suits, yasal olarak avukat olmayan fakat fotografik hafızaya sahip Mike Ross’un hukuk firmasındaki maceralarını anlatıyor. Eğer seviyeniz B2’nin altındaysa bunu İngilizce altyazıyla izlememenizi öneririm çünkü dizi boyunca durdurup sözlüğe uğramanız gerekecek ama çok kullanışlı kelimeler öğrenebilirsiniz.
Seri Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngilterede faaliyet gösteren ve şapkalarında jilet taşımakla ünlü Peaky Blinders çetesini anlatıyor. Prömiyerini 2014’te yapan seride başrolde Tom Shelby karakterini canlandıran Cillian Murphy var. Kendisi İrlandalı olduğundan anlaması zor olan İrlanda aksanını dinleyip hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Netflix’te mevcut.
Misfits’I bu listeye almamın sebebi farklı British/Irish aksanlarının bir arada kullanılması. Super güçler ilgilinizi çekiyorsa bu diziyi İngilizce altyazılı izleyebilirsiniz.
Dizinin ismi 1858 yılında yayınlanan bir anatomi kitabı olan Gray’s Anatomy’den geliyor. Bizdeki Doktorlar dizisinin orijinali olan bu dizide kullanılan medikal ve hastane ile ilgili terimler, kelime dağarcığını genişletmek için önemli fakat 16 sezonun tamamını izlemek zorunda değilsiniz.
Toparlamak gerekirse ;
Amerikan gibi konuşmak istiyorsanız Amerikan kültürünü anlamanız gerek ve yabancı diziler bu noktada devreye girmektedir. Aksi taktirde İngilizceniz ‘’how are you?’’ – ‘’-I’m fine thank you , and you? ‘’dan öteye geçmeyecektir. Bu bize öğretilen İngilizcenin bir sonucu ve gramatik olarak doğru olsa da hiçbir Amerikalı bu şekilde konuşmamaktadır. Bu yazıda ingilizce geliştirmek için yabacı dizi tavsiyelerimi paylaştım.
Eğer başlangıç seviyesindeyseniz Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz fakat B1’den sonra ilerleme kaydetmek istiyorsanız kısa dizileri İngilizce altyazılarıyla beraber izlemeye çalışın.
Netflix’te İngilizce altyazı seçeneği mevcut. B2 seviyesine geldiğinizdeyse daha uzun metrajlı ve spesifik konulara odaklanan dizileri izleyerek kelime dağarcığınızı genişletebilirsiniz.
Bu listede olması gerektiğini düşündüğünüz diziler varsa belirtebilirsiniz. Zamanla güncelleyeceğim.
The post İngilizce geliştirmek için dizi tavsiyeleri appeared first on Travelcylopedia.
]]>